Zengin doğaltaş kaynaklarıyla dünya ticaretinde etkili konumda bulunan Türkiye'nin süs taşları konusundaki zenginliğini kullanamadığı belirtildi. 50 milyar dolarlık süs taşı rezervine sahip Türkiye'nin ihracatı 1 milyon doları bulmuyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Meslek Yüksekokulu Kuyumculuk ve Takı Tasarım Programı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Hatipoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada dünyada takı sektöründe kullanımı giderek artan süs taşlarının yıllık 50 milyar dolarlık işlem hacmine ulaştığını, Brezilya, Sri Lanka, Hindistan, Myanmar ve Avusturalya pazarının bu pazardan en büyük payı aldığını ifade etti.
Türkiye'nin 37 tür süs taşı madenine sahip olduğunu, 3 taşın sadece Türkiye'de bulunduğunu anlatan Hatipoğlu, yapılan çalışmalar sonucu tüm süs taşı rezervinin muhtemel olmayan, kesin hesapla 50 milyar doları bulduğunu belirtti.
Buna rağmen Türkiye'nin süs taşı konusunda ithalatçı bir ülke konumunda, ihracatının ise 1 milyon dolara yakın olduğunu ifade eden Hatipoğlu, "Belirlediğimiz 37 tür süs taşının ham madde olarak değeri 50 milyar doları buluyor. Bu kaynaklar atıl halde duruyor, işletilemiyor. Çünkü süs taşı konusunda yeterli bilgi birikimi yok ve işleme sektörü gelişmemiş. Takı sektörü, işin kolayını tercih ediyor ve işlenmiş taşı ithal ediyor. Ülkemizde süs taşı madenciliğinin önü açık. Devletin sunduğu cazip teşvikler var. Çıkarılan taşın işlenmesi mümkün değilse hariçte işleme belgesiyle örneğin Uzak Doğu'da gümrüksüz olarak işleyip tekrar getirme imkanı verildi. Birçok yatırımcının süs taşının getirisi ve fırsatlarından haberi yok" dedi.
Yatırım bekleyen taşlar
Türkiye'de süs taşı madenciliği konusunda küçük işletmeler bir kenara bırakıldığında ciddi olan 4 işletmenin bulunduğunu, sadece Türkiye'de bulunan diaspor taşı için Muğla Milas'ta, ametist taşı için Balıkesir Dursunbey'de, halk dilinde akik olarak bilinen agat için Ankara Çubuk'ta ve mavil kalsedon için Eskişehir Sarıcakaya'da işletmelerin faaliyette olduğunu kaydeden Hatipoğlu, yatırım bekleyen en önemli süs taşı madenleri hakkında şu bilgileri verdi:
"Kütahya Simav ile Şaphane arasında ateş opali dediğimiz, takı sektörünün çok tercih ettiği taşın madeni var. Bu taştan dünyada Brezilya ve Meksika büyük gelir elde ediyor. Ama en büyük rezerv Kütahya'dadır. Bu maden Osmanlı döneminde 1914-19 arasında Almanlar tarafından işletildi. Şimdi ise atıl halde. Burada en az 3 - 4 milyar dolarlık ekonomik rezerv var. Girişimcileri bekliyor.
Türkiyenit (mor jade) dediğimiz dünyada sadece Bursa Orhaneli'de bulunan ve çok özel 6 mineralden oluşmuş bir taşımız var. Yine kammererit denilen dünyada sadece Erzincan - Erzurum arasındaki dağlarda bulunan taşımız da yatırımcı bekliyor. Bunun gibi küçük işletmeler tarafından değerlendirildiği için ülke ekonomisine yeteri kadar katkı koyamayan onlarca taşımız bulunuyor."
"Laboratuvar kurmaya hazırız"
Yatırımların artması için kıymetli taş işleme sektörünün gelişmesi ve eğitimli eleman sayısının artması gerektiğini ifade eden Hatipoğlu, Borsa İstanbul bünyesine alınan Kıymetli Madenler ve Taşlar Piyasası'nın gerçek anlamda işlemeye başlamasının yatırımları tetikleyebileceğini dile getirdi.
Borsada bugüne kadar yönetmeliğin yanlış çıkması nedeniyle sadece ithal edilen ham elmasların işlem gördüğünü anlatan Hatipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yönetmelikte süs taşları, bir altın emtiası gibi görülerek sadece doğal taş olarak düşünülmüş. Oysa ki mücevher taşları tedavi görmüş veya tamamen yapay imal edilmiş olarak da piyasaya sürülebilir. Bu nedenle pırlanta ve diğer değerli taşlar piyasaya giremiyor. Ayrıca taşların borsada işlem görebilmesi için gemoloji laboratuvarında içeriklerinin tespiti gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin tek gemoloji test laboratuvarı da Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Meslek Yüksekokulu Kuyumculuk ve Takı Tasarım bölümünde bulunuyor. Bu tip bir laboratuvarın Borsa İstanbul bünyesinde de mutlaka kurulması gerekiyor. Şu ana kadar bize bir talep gelmedi. Bu konuda elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Piyasanın canlanması Türkiye'nin yer altı kaynaklarını da canlandıracaktır."