ULUSLARARASI SESSİZLİĞE TEPKİ VE BAE ELEŞTİRİSİ
Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, dünyanın suskunluğunu ağır ifadelerle eleştirerek, Darfur’daki vahşetin bir insanlık suçuna dönüştüğünü dile getirdi. Aydemir, Birleşmiş Milletler’in sessizliğini “zulmün ortağı olmak” şeklinde tanımladı ve “Eğer bir kurum masumları koruyamıyorsa, varlığını sürdürmesi insanlığa fayda değil, yüktür” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Aydemir, Darfur’da yaşanan katliamların Ruanda soykırımı ile “dehşet verici” bir benzerlik taşıdığını belirterek, “O ilk 24 saatin sessizliği yeniden yaşanıyor” dedi. Yale Üniversitesi İnsani Araştırmalar Laboratuvarı’nın uydu bulgularına atıfla, bölgede “etnik temizlik” boyutunda bir zulmün yaşandığını vurguladı.
Bununla beraber, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) rolünü de açıkça eleştiren Aydemir, ülkenin El-Faşer’deki milis gruplara lojistik destek sağladığını belirtti. BAE’nin İsrail’le geliştirdiği stratejik ittifakın “Darfur’daki kanlı süreçte etkin bir faktör” olduğunu söyleyen Aydemir, “BAE’nin görüşmelerden çekildiği gün yapılan saldırı, vahşetin programlandığını gösteriyor” dedi.
Aydemir, Sudan Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın “BAE artık arabulucu değil, düşmandır” açıklamasını hatırlatarak, “Artık ortada sadece bir iç savaş değil, insanlığın vicdan savaşı vardır” ifadesini kullandı.
“Yirmi dört saatte yirmi bin insan toprağa düşmüşse, artık insanlık topyekûn sorgulanmalıdır.”
SAVUNMA SANAYİİNDE MİLLİ İRADE VE YÜKSELEN ÖZGÜVEN
Öte yandan Aydemir, Türkiye’nin savunma sanayiinde sergilediği kararlı atılımları “yeni bir özgüven devri” olarak nitelendirdi. Sakarya’da üretim hattı tamamlanan Yeni Altay Tankını, “Türk mühendisliğinin iradesi, milletin çeliğe dönüşmüş kararlılığı” olarak tanımladı.
Bu üretimin 800 mühendis, 1250 işçi ve 90 alt yükleniciyle 17 milyon mühendislik saati sonunda tamamlandığını belirten Aydemir, bunun yalnızca bir tank değil, “bir medeniyet mirasının yeniden inşası” olduğunu ifade etti. “Altay, Vecihi Hürkuş’ların, Nuri Killigil’lerin, Şakir Zümre’lerin bıraktığı yerden yükselen bir meşaledir” dedi.
Aydemir’e göre, Türkiye artık sadece kendi ihtiyacını karşılayan değil, dünyaya güvenlik ihraç eden bir ülke konumundadır. Altay tankını “Türk Cumhuriyeti’nin çelikten alın yazısı” olarak tanımlayan Aydemir, savunmadaki kabiliyet artışının aynı zamanda ekonomik güçlenmenin de sembolü olduğunu vurguladı.
EUROFIGHTER STRATEJİSİ VE TÜRK HAVACILIĞINDA KÖPRÜ DÖNEM
Bunun yanı sıra, Türkiye’nin Eurofighter alımı sürecine de değinen Aydemir, “Bu bir satın alma değil, stratejik bir köprü inşasıdır” değerlendirmesinde bulundu. Ona göre, Eurofighter hamlesi, yerli uçak projeleri tamamlanana kadar milli güvenlikte dengeyi sağlayan akıllı bir ara çözümdür.
Aydemir, 2025–2030 aralığını “Türk havacılığında geçiş devri” olarak tanımladı. Eurofighter alımının, yerli projeler olan Kaan, Hürjet, ANKA III ve Kızılelma için zaman kazandıran stratejik bir adım olduğunu vurguladı.
“Gerçek mesele uçak sayısı değil, üretim kabiliyetidir” diyen Aydemir, Gökhan füze sisteminin Meteor füzeleriyle aynı sınıfta olduğunu hatırlatarak, “Bu, bağımlılıktan özgürlüğe uzanan yoldaki en anlamlı adımdır” dedi.
Aydemir ayrıca Avrupa’daki Türk toplumuna da seslenerek, vatandaşlık haklarını kullanmalarını, demokratik süreçlere aktif biçimde katılmalarını istedi. Çünkü ona göre, “Demokrasinin en güçlü teminatı, milletin iradesidir; o irade yalnız Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde Türk’tür.”
FUTBOLDA ADALET VE VİCDAN ÇAĞRISI
Bununla beraber Aydemir, gündemin bir başka yönü olarak Türk futbolundaki adalet sorununa değindi. Hakemlerin bahis skandallarına karışmasını “futbolun vicdanına hançer saplamak” olarak nitelendirdi.
Aydemir, uzun yıllar Erzurumspor’un hakem hatalarıyla mağdur edildiğini belirterek, “Artık futbolun vicdan terazisi yeniden kurulmalıdır” dedi. Türk Futbol Federasyonu’na çağrıda bulunarak, “Mağdur kulüplerin hakkı teslim edilmeli, gerekirse tazminat ödenmelidir. Özellikle Erzurumspor’a maddi tazminat verilmesi, futbolun adaletini yeniden tesis edecektir” ifadelerini kullandı.
“Bu tazminat, bir kulübe değil, Türk futbolunun onuruna ödenmiş bir borçtur” diyen Aydemir, hakem disiplin süreçlerinin federasyondan bağımsız biçimde yürütülmesi gerektiğini de vurguladı. 6222 sayılı yasa kapsamında bahis faaliyetlerine karışan hakemlerin yalnızca disiplinle değil, ceza hukukuna göre de yargılanması gerektiğini belirtti.
Aydemir, futbolun milletin ortak sevinci kadar vicdan aynası olduğunu hatırlatarak sözlerini şöyle tamamladı:
“Adalet, tabelada değil, yürekte olursa o zaman oyunun adı millet olur.”