Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, tüm şirketleri kademeli olarak bağımsız denetime tabi tutacak bir düzenlemenin hazır olduğunu belirtirken, sermayesini 14 Şubat’a kadar arttırması gereken 75 bin şirketin bunu yapmaması halinde, artık tasfiye dışında hiçbir işlem yapamayacağı uyarısında bulundu. Yazıcı, gümrüklerde uzun süredir operasyonların yapıldığına dikkat çekerken, bunların 17 Aralık’tan sonra yapılanlarının gündeme geldiğini bildirdi. Gümrük kapılarında YİD modelinin başarıyla sürdüğünü ifade eden Hayati Yazıcı, bundan sonra geliri düşük kapıların, yüksek kapılarla bir paket halinde modernize edileceğini aktardı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
> Gümrük kapılarında uygulanan Yap-İşlet-Devret modeli çok tartışılmaya başlandı. Bu projenin çıkış noktasını anlatabilir misiniz?
Gümrük kapılarımızın modernizasyona ihtiyacı vardı. Çünkü kapılar bir ülkenin yabancılar tarafından göründüğü milli alanlardır. Gümrük altyapı donatıları, hizmet üniteleri, ülke hakkında o kişi belleğinde kanaat oluşturur. Bu çerçevede kapıları modernize etmek için kaynak çalışması yapılmış ve YİD modeliyle yapılması kanaati oluşmuş. İlk olarak Gürbulak kapısı hükümetimizden önce yapılmış. Biz o modeli geliştirerek uyguluyoruz. Sistemde o kadar başarılı sonuçlar alındı ki; Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gümrüklerdeki örnek uygulamalar kataloğu oluşturmuş. Türkiye’deki YİD modelini de dünyaya örnek uygulama olarak önerdi.
> İşletme süresi hangi kriterlere göre belirleniyor?
YİD modeliyle kapılarımızı modernize ederken bütçeden hiç kaynak aktarmıyoruz. Bir maliyet analizi ardından pazarlık yapılıyor. Yapılacak yatırım miktarı itibarıyla kaç yılda geri dönüş olacak? Sıfır noktası ne zaman olacak? Makul bir kar da etmesi gerekiyor. Öyle bazı kapılar var ki geri dönüşü 50-60 yılı buluyor.
Partnerlerimiz, TOBB ve odaları ortaklığıyla kurulmuş GTİ Turizm AŞ. Kamuoyunda sanki YİD modeliyle yenilenen gümrük kapılarının idaresi, sevki, yönetimi tamamen özelleştirilmiş gibi. Böyle bir şey yok. Kapıların altyapısını modernize eden şirkete, ticari alanlar, lokanta, free shop, benzin istasyonu, kantar gibi yerler bırakılıyor. Bunun dışında kontrol, ürünlerin mevzuata uygunluğu, tahlili, muhafaza gibi kolluk işleri kamu tarafından yürütülüyor.
Geçen yıldan itibaren farklı uygulamaya gittik. Aşağı yukarı 18 kara hudut kapımız var. Kapıkule, Hamzabeyli, İpsala, Habur, Sarp gibi kapıların durumu çok iyi. Esendere, Dilucu, Çıldır-Aktaş, Kapıköy gibi kapıların geri dönüşü ise çok uzun sürüyor. Bunları paket haline getirdik. Çok iyi olanın içinde geliri iyi olmayan, geri dönüşümü uzsun olanları buraya koyalım dedik.
> AŞ ve ltd. şirketlere sermaye artırımı için 14 Şubat’a kadar verilen sürede erteleme olur mu?
İstenilen sermaye artırımı çok büyütülecek bir şey değil. 50 yıldan fazladır yürürlükte olan TTK oy birliği ile 2011 yılında değiştirildi. Kanun yürürlüğe girmesi için 1.5 yıl süre verildi. Bu süre doldu kıyamet koptu. Hemen duruma müdahil olduk. TOBB ve TÜRMOB ile işbirliğinde 9 bölgede toplantılar yaptık, kanaatlerimizi paylaştık. Sermaye artırımı konusu bu 50 maddelik tasarıyla gündeme geldi ve o da oy birliğiyle kabul edildi. Eksik olan sermayeleri tamamlamak için 2014 yılına kadar süre verdik. Kapsamda 65 bin tane limited, 10 bin AŞ var. Yani 75 bin şirketin asgari sermaye miktarları TTK’nın öngördüğü miktarın altındaymış. 14 Şubat’a kadar tamamlamazlarsa tasfiye sürecine girerler. Tasfiye sürecine giren şirket tasfiye işlemi dışında başka bir iş yapamaz.
> 15 Şubat’ta pişman olan birisi ne yapacak?
Bana göre burada hak düşürücü bir süre verilmiş durumunda, yani geri dönüş olmaz gibi. Biz süre uzatımını kullanmayacağız diye deklare ettik ki zaten bugüne kadar bize kurumsal olarak bir sıkıntı ulaştırılmış değil. Biz süreyi uzatmayacağımızı değerlendiriyoruz, uzatmanın doğru olmadığı kanısındayız, zaten 3.5 yıl olmuş.
> TTK ile bağımsız denetime çok önem verilmişti. Önce tüm şirketleri kapsıyordu, sonra kapsam daraltıldı. Tekrar kapsam genişletilecek mi?
2012’de Kamu Gözetimi Muhasebe Standartları Kurulu oluşturuldu. Şirketlerin bağımsız denetimine ilişkin standartları belirleme görevi bu kurula verilmiş. Yaptığımız değişiklikte konuyu enine boyuna tartıştık, iki görüş vardı. Bir tanesi “bağımsız denetimi kaldıralım” diyordu, diğeri de “olduğu gibi devam etsin” diyordu. Bizde ikisinin de doğru olmadığı kanaati hasıl oldu. Bağımsız denetimin getireceği mali yükleri de dikkate alarak bu alanın zaman içinde bütün şirketleri de kapsayacak şekilde olmasının daha doğru olduğu kanaatine vardık. Hangi ölçekte ve hangi nitelikleri taşıyan şirketin bağımsız denetime tabi olacağına ilişkin belirleme yetkisini Bakanlar Kurulu’na yetki veren düzenleme getirdik. Bakanlar Kurulu da aktif sermaye miktarları, bilanço büyüklükleri, istihdam ettikleri eleman gibi faktörleri dikkate alarak bir kararname yayınlandı. Bu kararnameye göre 2 bin 500 dolayında şirketin kapsamda olduğu ortaya çıktı. TTK ile birlikte şirketler bağımsız denetçiler tarafından denetleneceği için şirketlerin denetim organları kaldırılmıştı. Şirketlerde denetim organları şeklen vardı, genelde işlevi yoktu. Genel kurullarda, matbu rapor sunar ve ibraz edilirdi. Şimdi TTK’da yaptığımız bir madde düzenlemesiyle, 2 bin 500 büyük ölçekli şirket dışındaki şirketlerin denetlenmesi sorunuyla ilgili alanı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı belirleyecek. Buna ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı taslağı hazırladık, gönderdik. Bir iki noktada farklı görüşler vardı ve müzakere edildi.
> Ne olacak bu kararda?
Yeni dönemde, KGK’nın denetlediği alan genişledikçe bizim alanımız kademeli olarak daralacak. 2 bin 500 şirketin dışında kalan tüm şirketleri bağımsız denetime hazırlayacağız. 2 bin 500 dışındaki şirketlerin denetlenmesiyle ilgili çıkacak kararların çok küçük ölçeklilere yük getirecekse kapsam dışı bırakılır veya başka bir yöntem uygulanabilir. Maliye’nin kontrolü farklıdır, genel kurulun nasıl yapıldığı, belgelerin nasıl tutulduğu, yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği hususlarını yapmaz. Yani mükerrer değil farklı bir denetim yapıyoruz.
> Bir hukukçu olarak, son dönemlerin en tartışmalı konusu olan HSYK düzenlemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
HSYK çok önemli bir kuruluş. Parlamenter rejimlerde kuvvetler ayrılığı esastır. Genelde bu üçü de egemenlik yetkisi kullanır. Üç kuvvet ayrı gibi görülse de parlamenter rejimin yapısal şekillenmesi açısından baktığımızda yasama, yürütme ikilisi karşısında yargının bağımsızlığı söz konusudur. Çünkü yasamada çoğunluk olan hükümeti kurar, dolayısıyla bunların paralel yürüyüşü vardır. Ancak yargının hedefi, nihayetinde adaleti sağlamaktır. Bağımsız nitelikteki kuruluşlar, ben ne dersem o olur anlamına gelecek davranışları, işlemleriyle ortaya koymaya kalkışırsa, millet nezdinde hesap verme zorunda bulunan siyasal kadrolar da bunu önleyici düzenleme yapma hakkında kavuşur. Bana göre HSYK ile ilgili parlamentonun düzenleme yapma amacıyla sürdürdüğü çalışmaları haklı kılan boyut bu.
‘İran altyapıyı hazırlasın Van’ı ticari araca açarız’
İstanbul’da Halkalı’yı modernize ediyoruz, Trakya’da Muratbey kapısına başladık. 217 dönümlük araziyi 450 dönüme çıkarmak için çalışıyoruz. Burası lojistik merkez olacak. İthalat, ihracatı da ayırabiliriz. Sene sonunda bitirmiş olacağız. Bu paketin içinde Ambarlı’yı amiral gemisi olmak üzere, Dilucu, Esendere, Çıldır Aktaş’ı koyuyoruz.
Van Kapıköy ihalesini henüz yapamadık. Halen küçük araçlar giriş çıkış yapabiliyor fakat buraya büyük araç, ticari araçların, tır’ların giriş çıkışına imkan sağlayacak bir kapı yapmamız lazım. İran tarafının ulaşım sorununu gidermesini bekliyoruz. Biz tır’ı kapıya kadar götürürüz ama yoluna devam edecek güvenli yol yoksa gereksiz yatırım yapmış olursunuz.
Sistemle ilgili geliri masrafını 5 yılda kapatacak kapılardan bahsediyorlar. Oysa GTİ ve TOBB ile yaptığımız sözleşme uyarınca buraların temizlik, aydınlatma gibi giderleri de bu şirketler tarafından karşılanıyor. İran ve Iraklı dostlarımızla sürekli konuşuyoruz. Kapıköy gümrük kapısını ticari araçların da faaliyet göstereceği düzeye taşıyalım diyoruz. Karşı taraf buna karşı çıkmıyor. Türkiye’de ilk defa Kapıköy’de tren x-ray cihazını monte ettik. Hem geçişler seri yapılacak, hem de güvenlik bakımından hassas davranmak önemli. Ticari araçların da İran’a giriş çıkışına imkan sağlayacak önemli bir aşamaya geldik.
‘Gümrükte etik dışı hareketlere toleransım sıfır’
Geçen yıl 403 milyar dolarlık emtia gümrüklerden girip çıkmış. Milyonlarca araç girip çıkıyor, 5 milyona yakın beyanname tescili yapılıyor. Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonları’nda (GTİP) bir rakamın değişmesi, bir ürünün pozisyonunu olduğundan farklı şekilde yapılması, muhatabına çok para kazandırabildiği gibi kaybettirebilir de. Bu memurun sezgilerine bağlı olup, etik dışı davranışlara sebep olabilir. Bakan olduğumdan etik kurallardaki ihlallere toleransım sıfırdır. İsimli yapılmayan başvurularda, somut olay anlatılıp, tarif edilmişse, diğer konu beni ilgilendirmiyor. Sorgulamayı yaptırırım. Kovuşturma hukukun temel kuralıdır, kişi hakkında hüküm kurup kesinleşene kadar masumiyet kuralını göz önünde bulundurmalı. Son dönemde kamuoyu gündemine oturmuş soruşturmalarla gündeme girmiş değerlendirmeleri de dikkate aldığımızda buradaki operasyon özel nitelik taşıdı ve kamuoyunda yer aldı. Birkaç gün önce Ambarlı’da yapılan operasyon vardı. Daha önce benzer şeyler de yaptık, o günün konjonktürü dolayısıyla fazla yer bulmadı. Dış ticaretimizin yüzde 45’in üzerindeki kısmı DİR kapsamında gerçekleşiyor. DİR kapsamında en yüksek oranda uygulama Türkiye’de yapılmaktadır. Halkalı’da yaşanan olay tekstil alanına ilişkin, yurtdışından anti damping vergisine tabi iplik getiriyorlar. GTİP ipliğin niteliğine göre farklı, fiyatı daha düşük ürün getirdiği şeklinde işlem yaptırıyor, bunun yerine vergisi daha yüksek ürün geçiriyor. Firmayı buldular. Hayali olduğu gözleniyor, adreste yok. Operasyon oldu da 17 Aralık’tan bu yana biz de yapmıyor değildik, daha önce yaptıklarımızı duyuramıyorduk.
>Yazıcı’nın dikkat çektikleri
Gümrüklerdeki tüm şaibeleri ortadan kaldıracak, gümrük çalışanlarını ve ihracatçıyı rahatlatacak altyapı yatırımları için 30 milyar dolarlık kaynağa ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyordu. Bakan Yazıcı bu yatırımlara kamu ve özel sektör eliyle devam edildiğini, sıklaştırılan denetimlerle de gümrüklerdeki suiistimali engellemeye çalıştıklarını vurguluyor. 65 bini limited, 10 bini anonim olmak üzere toplam 75 bine yakın şirketin TTK’da zorunlu tutulan sermaye artırımlarını yapmadığını dile getiriyor ve “Kararı 3.5 yıl önce aldık ve 3.5 yıl süre tanıdık. Bu süre, süre uzatımı isteyen şirket ortaklarının duyarsız oldukları ve şirketlerini oluruna terk ettikleri anlamına gelir” diyor. Bağımsız denetim konusunda ise halen 2 bin 500 şirketin bağımsız denetime tabi olduğunu belirtirken, zaman içinde tüm şirketleri bağımsız denetime hazırlamak üzere Bakanlar Kurulu’ndan yetki alacaklarını söylüyor. “Nasıl olsa af çıkar.”, “Nasıl olsa süre uzar” gibi belleklerimizde yer edinen ve adım atmamızı engelleyen düşüncelerden net ifade ve uygulamalarla kurtulabiliriz. Yazıcı’nın tavrı da gayet net.
DÜNYA GAZETESİ HABERİ İÇİN TIKLAYIN