Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Mezhepçilik şu anda İslam dünyasını paramparça ediyor. Ümmeti paramparça ediyor. Bunu bizzat yaşıyoruz. Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de bunu görüyoruz. Ve acımasızca şu anda Müslüman Müslüman’ı öldürüyor” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle İstanbul Kongre Merkezi’nde bir program düzenledi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve eşi Gülten Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve çok sayıda davetli katıldı
Burada kürsüye davet edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah’ın salat ve selamı efendimiz, rehberimiz, canlar canı Muhammet Mustafa ve ehli beytinin üstüne olsun. Allah’ın selamı 14 asırdır insanlığı aydınlatan bütün evliyaların üzerine olsun. Doğumunun yıl dönümüne ulaştığımız kutlu doğum, bir kez daha idrak ettiğimiz için Rabbime şükrediyorum. Efendimizin şefaatine bugün her zamankinden çok daha fazlasıyla ihtiyacımız var. Cümlemizin mahşer günü şefaat tutkusuna layık yegane lutfu olacak Peygamberimizin sancağı altında toplananlar içinde olmasını temenni ediyorum” dedi.
Erdoğan, “Alemlerin Rabbinin övdüğü Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) için ne söylesek eksik kalır. Bize düşen onun şanına yakışır bir ümmet olmak için çalışmaktır. Ben kutlu doğum etkinliklerini bu bakımdan bizi sünnete daha da yaklaştırmanın bizi sünnetle daha da bütünleştirmenin bir vesilesi olarak görüyorum. Peygamberimizin kendi yaşadığı ve ümmetine tavsiye ettiği sadelikte ve samimiyette yapılan kutlu doğum etkinliklerinin rahmet ve bereket kaynağı olacağına inanıyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Değerli kardeşlerimiz, insan nefis sahibi bir varlık olarak diğer tüm yaratılmışlardan farklıdır. Bu nefis insanları aklı ve vicdanıyla bulması gereken doğrulara ulaşmaktan alıkoyuyor. Esasen ilk peygamber Hz. Adem ve son peygamber Hz. Muhammed'e (S.A.V.) kadar bütün elçiler insanlığa aynı dini ve aynı ilahi emri tebliğ etmişlerdir. İnsanları akıl ve vicdan ölçüsüne yani yaratanın belirlediği sınırlar içerisine bunun idrakinde ve sorumluluklarının en yücesinden hiç şüphesiz sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) vardır. İlk yaradılıştan bu güne insanlar arasındaki bütün farklılıklar Allah’ın kainatta kurduğu ilahi nizamın işaretidir. Kur'an'da Allah’ın dileseydi herkesi iman üzerine yaratacağı ve tek ümmet yapacağı fakat bu şekilde yaratılmayarak sahip olduğumuz nimetler için imtihana tabi tutulduğumuzu ifade ediyor. Bu yılki kutlu doğum etkinliklerinin teması olan Hz. Peygamber ve birlikte yaşama ahlakının kaynağını işte burada buluyoruz. Müslümanlar ve tüm insanlar olarak birlikte yaşama imtihanına tabiyiz. Bu imtihanı başarmanın ve birlikte yaşama ahlakını güçlendirmenin yolunu da peygamberimizin örnek hayatından ve bizlere tavsiyelerinden geçiyor. Günümüz dünyasına baktığımızda bu imtihanın çok çetin bir şekilde sürdüğünü görüyoruz. Acaba bu imtihanı başarabiliyor muyuz? Acaba bu imtihanı başarmanın ilerisinde böyle bir derdimiz var mı?”
“BATIDA YAYGINLAŞAN İSLAMOFOBİ KİTABIMIZ VE PEYGAMBERİMİZE YÖNELİK TOPYEKUN SALDIRI HALİNDE”
Batı’da yaygınlaşan İslamofobinin topyekun bir saldırı haline geldiğini ifade eden Erdoğan, “Zulmün, katliamın, terörün ve daha nice dinimizce ve elbette peygamberimizce yasaklanmış fiilin dünyanın dört bir yanında her gün her an işlendiği bir dönemden geçiyoruz. Batı’da giderek yaygınlaşan İslamofobi kitabımız ve peygamberimiz başta olmak üzere tüm kutsallarımıza yönelik topyekun bir saldırı haline dönüşüyor. Kendileri ciddi bir inanç buhranı yaşayan batı toplumlarının İslam'ı ve Müslümanları hedef alarak buradan çıkış yolu aramak gibi çok yanlış bir yola girdiklerini üzüntü ile müşahede ediyoruz. Diğer yanda ise İslam dünyası sadece paramparça bir görüntü içinde olmakla kalmıyor. Her yerde kardeşin kardeşi öldürdüğü vahim bir tablo önümüze çıkıyor. Suriye, Irak, Yemen, Libya, Filistin, Myanmar, Türkistan başta olmak üzere pek çok yerde 10 milyonlarca Müslüman muhacir durumuna düşürüldü” diye konuştu.
Birlikte yaşama adına Türkiye’de muhacirlere yönelik her türlü yardımların ve kolaylıkların sağlandığına dikkat çeken Erdoğan, “Biz Türkiye olarak ülkemize gelen muhacir kardeşlerimize her türlü yardımı yapıyor, her türlü kolaylığı gösteriyoruz. Birlikte yaşama ahlakına sıkı sıkıya sarılarak bütün imkanlarımızı seferber ediyor, kapılarımızı ve yüreğimizi açık tutuyoruz. Çünkü, bizde bir ensar kültürü var, bunu yerine getirmemiz gerekir diyoruz. Ama diğer ülkelerin bilhassa da İslam ülkelerinin çoğunda aynı durumun söz konusu olduğunu maalesef söyleyemeyiz. Müslümanların büyük bir bölümü kardeşine ensar olma imkanından başarı ile çıkamadı, çıkamıyor” dedi.
“AFRİKA'DAKİ DEĞİŞEN DEMOGRAFİK VE DİNİ YAPI HEPİMİZİ ENDİŞELENDİRİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer yandan üçüncü bin yılda dünyadaki gelişmelerin merkezinde yer alacağı ön görülen Afrika’da her konuda olduğu gibi din konusunda da adaletsiz ve insafsız bir yarış söz konusu. Bu kıtada akla ve vicdana seslenen, aklı ve vicdanı esir eden her ikisinin arasında çok çetin bir mücadeleye şahitlik ediyoruz. Geçmişteki Endülüs, Balkanlar, Kafkasya örneğinden hareketle bu mücadelenin nasıl sonuçlanacağı hakkında fikir sahibiyiz. Bizim tarihimizde bütün inançlara, bütün farklılıklara adaletle hoşgörü ile yaklaşan Osmanlı tecrübesi varken karşımızdaki örnekler maalesef işte bunlar. Bu bakımdan Afrika kıtasının sadece son yüz yılda köklü bir şekilde değişen demografik ve dini yapısı hepimiz için endişe kaynağı olmalıdır” şeklinde konuştu.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN AÇMIŞ OLDUĞU TAHRİBAT İSLAM DÜŞMANLARININ ÇABALARINI GERİDE BIRAKIYOR”
"Kardeşlerim dert insanı söyletir derler. Bu sıkıntıları, bu sorunları günlerce ve saatlerce anlatmak mümkün, bize düşen ‘ancak senden diler, ancak senden yardım isteriz’ diyen bir inancın mensupları olarak istikametimizi sağlam tutmaktır" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: "İstikametimizi sağlam tutmazsak yani kıblemizi şaşırırsak yaptığımız ibadet dahi Allah’ın rızasına değil, Allah’ın gazabına neden olur. Yardımı Allah’ın emirlerinde ve peygamberimizin tavsiyelerinde değil, başka yerlerde aramaya başladığımızda daha büyük felaketlerin, daha büyük yıkımların, daha büyük acıların kapısını aralamış oluruz. Maalesef bugün İslam dünyasının bu konuda da çok iyi imtihan veremediğini görüyoruz. Bilhassa açık ve net söylüyorum. Terör örgütlerinin yol açtığı tahribat İslam düşmanlarının çabalarını dahi geride bırakacak düzeye ulaşmıştır. Bu tür gelişmeler Müslümanları daha büyük sıkıntılara maruz bırakmanın gerisinde olumlu herhangi bir amaca hizmet etmiyor. İslam’a tam aksine yanlış bakışlar getiriyor. Olumsuz bakışlar getiriyor. Bu durum karşısında bize düşen Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak peygamberimizin rehberliğinden asla sapmadan, ümmetin birliği ve beraberliği kardeşliği için daha çok çalışmak daha çok mücadele etmektir."
“PEYGAMBERİMİZİN ÇAĞLAR AŞAN NASİHATLERİ BİZİM EN GÜÇLÜ BAŞVURU KAYNAĞIMIZDIR”
"Peygamberimizin çağlar aşan nasihatleri bizim en güçlü başvuru kaynağımızdır" diyen Erdoğan, “Peygamberimizin birlikte yaşama ahlakını anlayarak, yaşayarak misyonumuzu devam ettirmeliyiz. Biz sorumluğumuzun ve vazifemizin farkındayız. Bu yükün büyüklüğünün ve ağırlığının bilincindeyiz. Ama hamdolsun Kur’an’da sıkıntıya düştüğümüz durumlarda Allah’ın yardımının yakın olduğu müjdeleniyor. Ben de istikametimizi kaybetmediğimiz sürece ümmetimizin kurtuluşunun yakın olduğuna yürekten inanıyorum. Değerli kardeşlerim peygamberimiz bütün hayatı boyunca mazlumun yanında durmuş zalimin karşısında olmuştur. Mazlumun yanında dururken, onun diğer vasıflarına bakmayan peygamberimiz zalime karşı çıkarken de onun kim olduğunu dikkate almamıştır. Peygamberimiz 'insanları azat edene Allah da azat eder' diyerek bu konudaki tavrını net bir şekilde göstermiş ifade etmiştir. Çağlar aşan nasihatleriyle peygamberimiz bugün de en önemli en güçlü başvuru kaynağıdır. Tebliğ ettiği dini en güzel şekilde yaşayarak bütün insanlara gösteren Hz. Nebi döneminde düşmanları tarafından dahi kendisine teslim edilen emin sıfatıyla de bizlere çok önemli bir mesaj vermiştir. Öyle ki peygamberimizin hayatına kastetmek için yanına gelenler ondan yeniden hayat bularak geri dönmüşlerdir” diye konuştu.
Mezhepçilik anlayışının İslam dünyasını paramparça bir hale getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her türlü asabiyeti, ırkçılığı, ayrımcılığı ayakları altına aldığını ifade eden efendimizin işaret ettiği kardeşlik bağlarına bugün ne çok ihtiyacımız olduğunu hep birlikte görüyoruz. Mezhepçilik şu anda İslam dünyasını paramparça ediyor. Ümmeti paramparça ediyor. Bunu bizzat yaşıyoruz. Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de bunu görüyoruz. Ve acımasızca şu anda Müslüman Müslüman’ı öldürüyor. Sadece mezhebi farklılık, bu kadar açık ve net. Bunları bizzat siyasetçi olarak biz de yaşıyoruz. Kendileriyle bunu konuşuyoruz. Açık ve net; bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur, bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim tek dinimiz İslam’dır bunu böyle bilmek lazım” dedi.
"NE YAZIK Kİ MEZHEBİNİ DİN EDİNMİŞ OLANLARLA BAŞIMIZ DERTTE"
Mezhebini din edinmiş zihniyeti eleştiren Erdoğan, “Ne yazık ki mezhebini din edinmiş olanlarla başımız dertte. Sıkıntı burada. Hazreti Peygamber kinle, nefretle, öfkeyle dolu ruhları rahmetle aşkla umutla besleyerek insanlığın ufkunda ilelebet sönmeyecek bir ışık yaktı. Bu ışığa doğru attığımız her adım kendimizle ümmetle birlikte tüm insanlığın kurtuluşuna doğru, kat ettiğimiz bir mesafedir. Bu ışıktan uzaklaştığımız her an daha çok zulme, daha çok acıya, daha çok zillete maruz kalacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Dikkatinizi çekiyorum; burada sadece bizden sadece Müslümanlardan bahsetmiyorum. Tüm insanlığın felahına, kurtuluşuna açılan bir kapıdan söz ediyorum. Çünkü peygamberimizin tebliği tüm insanlığadır. Bu dileyenin dileyeceği kadar faydalanabileceği bir hazinedir. Bunun için herhangi bir ırka, herhangi bir renge, herhangi bir dile, herhangi bir coğrafyaya mensup olmak şartı yoktur. Bu herhangi bir seçkin gruba, herhangi bir ekonomik ve sosyal kesime mahsus de değildir. Mükellefiyetleri itibariyle akıl sahibi olmak bu kutlu çağrının muhatabı olmak yeterlidir. Hazreti Peygamberin tebliği ettiği din tüm mensuplarına öz güven olmalarını emreder. Bunun için Müslümanların tecrit olmalarına diğer inanç sahiplerinden tamamen ayrı bir toplumsal bir hayata yönelmelerine gerek yoktur. Kur’an’da inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz buyruluyor. Hiç şüphesiz bu üstünlük inancımızla, kalbimizle, aklımızla ve vicdanımızla ilgili bir üstünlüktür. Öyleyse gevşemeyeceğiz üzülmeyeceğiz. Bizim kendi tarihimizde de bunun sayısız örneği vardır. Osman Gazi’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar pek çok devlet yöneticisi günümüzde rastlanılması gerçekten zor hoşgörülü tavırlarıyla ümmete örnek olmuşlardır” ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Günümüzün çatışma kültürü üzerine kurulu batı sistemindeki diyalog, hoşgörü, farklılıklara saygı söylemiyle bizim medeniyet müktesebatındaki anlayış çok farklıdır. Bir tarafta yaradılanı Yaradan'dan ötürü seven yani doğrudan insanın aklına ve vicdanına seslenen bir anlayış varken diğer yanda insanı insanın kurdu olarak gören bir yaklaşım söz konusu. Yaşadığımız sıkıntılar, yaşadığımız engeller bizi asla yese düşürmemeli, çünkü Allah bize yeter. İnsanlık tarihi bunun sayısız örneği ile dolu. Bir dönem adeta bütün dünyayı adeta titreten kasıp kavuran nice kavimler nice hükümdarlar bir süre sonra iz bırakmamacasına yok olup gitmişlerdir. Biz sahibi Allah olan bir dinin mensupları olarak böyle bir akıbete asla duçar olmayacağımızı biliyoruz, buna inanıyoruz. Yeter ki haset ve kin gibi hastalıkların pençesine düşmeyelim. Peygamberimizin yöntemi bellidir. Bir öğüt verici olan peygamberimiz hiç kimseye karşı zor kullanmamıştır. Onun en büyük gücü imanıydı” dedi.
"SİLAH ZORUYLA MÜSLÜMAN YAPILAN HİÇBİR TOPLULUK GÖREMEYİZ"
Erdoğan, “İslam tarihine baktığımızda silah zoruyla Müslüman yapılan hiçbir topluluk göremeyiz. Bugün en büyük Müslüman nüfusunu barındıran Güney Asya ülkelerine İslam Müslüman tüccarlar aracılığıyla, onların tebliğleri ile ulaşmıştır. Aynı şekilde bizim milletimiz de ilahi tebliğin gücüyle yani gönüllü olarak İslam ile şereflenmiştir. Bakınız burada silah yok, ordu yok, zor yok, baskı yok, ne var sadece hak yola davet var. Hak sözü anlatma var. Peygamberimizin yolunu takip etme var. Bu manzara bugün mezhepçilik ve bölgecilik fitnesinin peşine düşenlerin bu uğurda kardeş kanı dahi akıtmaktan çekinmeyenlerin ne kadar uzağında değil mi? Zahirde Hak’tan yana görünüp esasta batılın kılıcını çalanlar bu yoldan ne kadar uzaktalar dimi? Tüm insanlığı birlikte yaşatma ideali bir yana kendi kardeşleri ile birlikte yaşayamayanlar rahmet yüklü mesajları kalplerinde özümseyememiş olanlardır. İslam dünyasında peygamber sevgisinin, peygambere olan saygısının hürmetin özlemin ülkemiz kadar belirgin görülebilecek pek az yer vardır” diye konuştu.
Erdoğan, ünlü şair Arif Nihat Asya’nın “Yüreklerden taşsın yine, imanlar! Itri, bestelesin tekbirini; evliya, okusun Kur’an’lar! Ve Kur’an-ı göz nuruyla çoğaltsın Kayışzâde Osman’lar Na’tını Galip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan’lar!” dizesi ile yine şairin “Neler duydu şu dünyada Mevlid’ine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebi, adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu ayaklarımız! Kabe’ne siyahlar yakışmamıştı, ya Muhammed, Bugünkü kadar!” dizelerini okuyarak sözlerini noktaladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmanın ardından programa katılan protokol üyeleri hep birlikte sahneye davet edildi. Ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuklarına tek tek gül takdim etti.