Memur-Sen İl Temsilcisi Abdullah Duman, toplantının açılış konuşmasında Memur Sen’in Sendikacılığı“kavga zemininde rekabetten, rekabet zemininde hizmet” sendikacılığına dönüştürme iddiası ile çıkılan yolda, ortaya konulan özveri ile üye sayısını 700 bine ulaştırarak zirveye taşıdığını söyledi.
“Değer merkezli, çözüm odaklı, özlük ve özgürlük temelli, sadece tenkit eden değil, teklif de üretebilen bir yaklaşımla Memur-Sen, kendine gösterilen teveccühün altında kalmayıp zirvenin hakkını verecektir” diyen Duman, “Bizler 1992 yılında yola çıkarken vesayeti deşifre etmek için sendikacılık yapmayı ilke edindik. Bizler,“Bu ülkenin kaosa sürüklenmesini kendine geçim kaynağı sağlayan bir kesiminin karşısında ülkemizi yeniden inşa etmekte olan erdemliler hareketi olarak buradayız” diye konuştu.
“Bizler inançlı birer Memur Sen’li olarak; çocuklarımıza, ülkemiz insanına ve insanlık âlemine karşı sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için buradayız” diyen Duman, “Bizler; İnancımızın bize yüklediği bu görevi daha iyi nasıl yaparız diyerek, kendimizi sorgulamak ve yeniden heyecan ve enerji ile yüklenmek için buradayız. Bizim amacımız, bu ülkenin değerlerini yücelterek mazlumun yanında zalimin karşısında olmanın adıdır. Bizim amacımız Sivil toplum örgütleri varlıkları ve etkinlikleri ile demokratik hayatı zenginleştirmenin adıdır.” dedi.
DİMAN’IN DEĞERLENDİRMESİ
Türkiye'de demokratikleşme adına önemli reformlara imza atan siyasi iradenin, aylardır toplu sözleşme sürecini sonuca ulaştıramadığını üzülerek takip ettiklerini anlatan Duman daha sonra şunları söyledi;
“İstenilen yasalar en kısa sürede çıkarılırken memurun toplu sözleşme hakkını aylardır bekliyoruz. Anayasal bir hak olan bu sürecin artık çalışanlar lehine sonlandırılmasını istemekteyiz.
Ülkemizin temel sorunu anayasadır. “İnsanı merkeze alan, devletin karşısında insanını koruyan, milletini tanımlayan değil, Milletini tanıyan bir anayasaya ve devlet anlayışına ihtiyacımız var. Gerektiğinde dövülecek millet tanımı yerine; tanınacak ve onuruna öncelik verilecek bir anayasaya ihtiyacımız var.
Devletin anayasasından milletin anayasasına geçişin ne kadar önemli olduğunu eğitim sistemimizle ilgili 4+4+4 tartışmalarında daha yakından gördük. Silivri mantalitesinde sendikacılık yapanlar da, İmralı anlayışında sendikacılık yapanlar da farklı gerekçelerle 28 Şubat post modern darbesinin ürünü olan kesintisiz eğitimin ve katsayı adaletsizliğinin kökten çözümüne dün karşı çıktılar. Bugün de karşı çıkmaya devam ediyorlar.
Darbelerin bıraktığı antidemokratik tortuların temizlenmesine direniyorlar.Bu çağ dışı direnişler ve duruşlar bile yeni anayasanın bu ülke için ne kadar acil bir gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu cahilce aymazlıklara güçlü ve büyük Memur-Sen ailesi, inadına özgürlük, inadına demokrasi, inadına insan hakları, inadına mali ve sosyal haklar ve inadına örgütlülük diyerek cevap vermeye devam edecektir."
Çünkü demokrasi, demokrasiyi hazmedemeyenlere had bildirme sanatının da adıdır. 12 Eylül Referandumu da bir manada millete dönüş, milletin iradesine dönüş, demokrasiyi yeniden yeşertmeye dönüş olduğuna göre, demokrasiyi hazmedemeyenlere haddini bildirmekte demokratik bir mücadelenin, bir demokratik tavrın gereğidir.
Birlik, Dayanışma ve Kardeşlik Mücadelesi için buradayız. Sesimizi duyurmak için, emeğimiz için, ekmeğimiz için, birliğimiz, dirliğimiz için buradayız
Bu inanç ve iman, Memur-Sen'in bugünkü başarısını ortaya çıkaran yol haritasının da hammaddesidir. Kökü ezele dayanan dalları ebede uzanan kutsal davanın erleri olmadan, göl kenarında nehirler düşlemeden, her eylemle yeniden dirilmeden, doğrunun, haklının, mazlumun, mağdurun yanında yer almadan, zalimin haksızın karşısında durmadan, bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmeden gerçek anlamda sendikacılık yaptığımızı söyleyemeyiz.
Çünkü sendikacılık hareketimiz kuru bir dava, boş bir kavga yerine üyelerine maddi çıkar makam, mevki sağlamak amacıyla kurulan basit bir kurum da değildir. Mücadelemiz soylu ve erdemli bir mücadeledir.”