İstanbul Birlik Vakfı Genel Merkezi'nde, "Birlik Vakfı 30. Yıl Kutlamaları"nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de, vicdanı olan herkesi utandıracak örneklerle dolu kirli bir savaş yürütülüyor. Bir yandan Esed ve onunla birlikte hareket eden Rusya ve İran gibi ülkeler, diğer yandan DAEŞ ve PYD YPG gibi kukla terör örgütleri, masum insanları acımadan katlediyor. Bu manzara karşısında biz, tabii ki itidalimizi koruyacağız, ama zulüm altında inleyen kardeşlerimizin sesine de kulaklarımızı tıkayamayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı’nın 30’uncı yılı vesilesiyle gerçekleştirilen kutlama programına katıldı. Birlik Vakfı’nın İstanbul’daki genel merkezinde gerçekleştirilen programda, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bazı bakanlar ve milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda davetli de hazır bulundu.
Programda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birlik Vakfı’nın 30’uncu yılının hayırlı olmasını dileyerek, vakfın kuruluşundan bugüne kadar vakfın bugünlere gelmesinde emeği geçenlere teşekkür etti, onlardan ahirete irtihal erenlere rahmet diledi. Türkiye’de geçen 13 yılda; alt yapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, sanayide, ticarette, turizmde ve daha pek çok alanda tarihi bir dönüşüme, tarihi bir değişime hep birlikte şahit olunduğunu ve çok önemli mesafeler kat edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak, bu süreçte, iki alanda, eğitimde ve kültürde, arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz, hedeflediğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntüyle ifade etmek istiyorum” dedi.
EĞİTİM ALANINDA YAPILAN REFORMLAR
Eğitimde alt yapıyı güçlendirdiklerini, 234 bin yeni derslik, Fatih Projesi, 117 yeni üniversite, 387 yeni yurt gibi hizmetlerle büyük bir atılıma imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama eğitimin ve öğretimin içeriği konusunda, müfredat konusunda, çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun şekilde yetiştirme hususunda aynı başarıyı gösterebildiğimizi, maalesef, söyleyemiyorum. Ama vakit geçmiş değil. Bunu başaracağımıza yine inanıyorum, ümitsiz değilim, ümidimi koruyorum” sözlerine yer verdi.
28 Şubat sonrası İmam Hatip Liselerindeki öğrenci sayısının 600 binden 60 bine indiğini, geçen 13 yılda bu sayının 1 milyon 200 bine ulaştığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zarfın tamamlandığını şimdi önemli olanın mazrufu güçlendirerek, müfredatı süratle geliştirip zenginleştirmek olduğunu söyledi. “Türkiye’nin diğer alanlardaki ihtiyaçlarının büyüklüğü, milletimizin gırtlağına kadar dayanan sıkıntıları bir an önce çözme gayretimiz, ister istemez önceliğimizi böyle şekillendirdi” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen daha fazlasını yapabilmeliydik, yapabilirdik. Artık önümüze bakacağız. Geçmişten aldığımız dersler, edindiğimiz tecrübeler ışığında, önümüzdeki yılları, eğitim ve kültür alanında, bir seferberlik anlayışıyla en iyi şekilde değerlendirmeliyiz” dedi.
“MİLLETİMİZ İHANET ŞEBEKESİNE KARŞI NET TAVIR ALDI”
İhracat ve turizm gibi alanlarda, iş dünyasının devlete ve bürokrasiye olan yol göstericiliği ve desteği sayesinde çok ciddi neticeler elde ettiklerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı başarıyı eğitim ve kültürde de göstermek mecburiyetinde olunduğunu ifade etti ve “İhracat ve turizmde muhatap iş adamlarıydı; eğitim ve kültürde ise bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile ilim ve irfan erbabı aynı çabayı ortaya koymalıdır” diye konuştu.
Paralel Devlet Yapılanması adı verilen ihanet ve şer şebekesinin milletin gönül dünyasında açtığı yaraları da süratle iyileştirmenin, eksikleri telafi etmenin ve yanlışları düzeltmenin çabası içinde olunması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili yapının en çok yoğunlaştığı alanların eğitim ve kültür olduğuna dikkat çekti ve “Milletimiz, bu ihanet çetesine karşı net bir tavır alarak üzerine düşeni hakkıyla yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Şimdi sıra sizde, bizde. Ortaya çıkan ihtiyaçları, eksikleri, boşlukları telafi etme görevini en iyi şekilde yerine getireceğinize inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“ŞAHİT OLDUĞUMUZ ÇİFTE STANDARTLAR YÜREĞİMİZİ YARALIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölge ve ülkede tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkat çekerek, “Allah’ın yardımı ve inayetiyle, bu süreçten alnımızın akıyla çıkacağımıza inanıyorum” dedi ve şunları ekledi: “Ancak, şahit olduğumuz haksızlıklar, adaletsizlikler, çifte standartlar yüreğimizi yaralıyor, bizi üzüyor. Bakınız, sadece hemen yanı başımızda, Suriye’de, vicdanı ve ahlakı olan herkesi utandıracak örneklerle dolu kirli bir savaş yürütülüyor. Bir yandan Esed ve onunla birlikte hareket eden Rusya ve İran gibi ülkeler, diğer yandan DAEŞ ve PYD YPG gibi kukla terör örgütleri, masum insanları acımadan katlediyor; bir tarihi, bir medeniyeti yakıp yıkmak için insafsızca saldırıyor. Bu manzara karşısında biz, tabii ki itidalimizi koruyacağız, ama zulüm altında inleyen kardeşlerimizin sesine de kulaklarımızı tıkayamayız. Evleri, işyerleri, okulları, camileri, kreşleri, fırınları, pazar yerleri bombalanan bu masumların acılarını yüreğinde hissetmeyenin, bırakın adaletini, insanlığından şüphe ederim. Bu millet ta Hint Adası’ndaki bir zulme buradan donanmalarını gönderen bir millettir. Biz bu Osmanlı’nın torunlarıyız. Bu idraki bir kenara koymamız mümkün değildir. Elimiz nereye kadar uzanıyorsa biz elimizi uzatmak zorundayız; bu sorumluluğumuzu bir kanara bırakmak mümkün değildir.”
“SURİYE’DEKİ KARANLIK YAPILAR, BÖLGEDEKİ KİRLİ HESAPLARIN TRUVA ATINA DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Masum insanların hayatlarını karartan, kendi siyasi çıkarı uğruna onları öldüren her ülke, her rejim, terör örgütlerin gözünde aynı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hepsini zalim ve ‘belhüm edal’ olarak niteledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında şunları kaydetti: “Açık konuşuyorum; Suriye’de bir terör örgütüyle değil, bir tarihe, bir kültüre, bir medeniyete karşı savaş veriliyor. Rejim de aynı savaşı veriyor, DAEŞ da aynı savaşı veriyor. Kimse kimseyi kandırmasın. DAEŞ, PYD ve YPG gibi örgütler, Suriye’deki küresel güç mücadelesinin sadece bir aracıdır; bizdeki PKK ile aynıdır, hiçbir farkı yoktur. Bu karanlık yapılar, bölgedeki kirli hesapların birer Truva atına dönüşmüştür. DAEŞ’i, PKK’yı, PYD’yi ve YPG’yi ortaya çıkaran da, besleyip büyüten de, bugün hala varlığını sürdürmelerini sağlayan da, rejimin ve onun arkasındaki güçlerin ta kendisidir. Bugün bölgenin ve dünyanın gündeminde Suriye bu şekilde yer alıyorsa, tek sebebi, sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek olan ülkelerin, kendi ajandaları sebebiyle, farklı tutumlara yönelmiş bulunmalarıdır. Batı ülkeleri, Suriye halkını temsil eden muhaliflere destek vermede yeteri kadar cesur davranabilseydi, bugün her şey farklı olabilirdi. Ama ne zamanki bu mülteciler kapılarına dayandı, hepsi o zaman tutuştu ve hepsi feryat etmeye başladı.”
Türkiye’nin böyle davranmadığının, kapılarını açarak 2 milyon 200 bin Suriyeli ve 300 bin Iraklı mülteciyi topraklarında misafir ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Irak’ta Merkezi Yönetim’in talebiyle eğitim veren askerlerini bulundurması ile ilgili gündemdeki tartışmalara şu cevabı verdi: “Bize şimdi birileri akıl veriyor; ‘Başika’da ne işiniz var?’ diye. Tamam da bu olaylar bir aylık değil, bir yıl bir buçuk yılı bulan bir olay. Irak Merkezi Yönetimi’nin üst düzey yöneticileri Başika’da eğitim veren subaylarımızı ziyaret edip kendilerine teşekkür ederken; şimdi Rusya ve İran, Irak yönetimi ve Suriye ile Bağdat’ta bir dörtlü olarak ofisi kurdular ve bu ofisi kurduktan sonra da Türkiye ‘Orada niye duruyor?’ diyorlar. Evet durmamızın sebebi oradaki eğitimi veren kardeşlerimizin korunmasıdır. Bunu yapmaya mecburuz, yapıyoruz, yapacağız. Bütün bu adımlar atılırken bütün olması gereken ulusal ve uluslar arası her türlü görüşme yapılmıştır, yapılmaya da devam edecektir.”
“RUSYA’NIN SURİYE’DE, IRAK’TA NE İŞİ VAR?”
Rusya’nın, Doğu Akdeniz’de tutunmak için Suriye’yi bir basamak olarak görmemesi halinde bölgede başka türlü bir politika takip edebileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile bu konuyu konuştuklarını açıkladı. ‘Rusya’nın Suriye’de ne işi var, Irak’ta ne işi var?’ diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın; Suriye rejiminin daveti ile gittiğini ve bunun uluslararası hukuk kapsamında uygun olduğunu söylediğini hatırlattı ve şu açıklamalarda bulundu: “400 bin insanı katleden bir yönetimin davetine icabet etmeye mecbur değilsin. Eğer ona uyar ve orada bulunursanız o zulmü adeta desteklemiş olursunuz. Şu anda da yapılan bu değil mi? Daha önce Tartus’ta bir limanları vardı. Şimdi Lazkiye’nin kuzeyinde de bir hava üssünü kurmak suretiyle orada tam bir yerleşim planını uygulaması var. Şimdi de Irak’ta benzer bir adımın atıldığını görüyoruz. İran, mezhepçilik gayesiyle Esed rejiminin arkasında durmasaydı, belki de bugün Suriye diye bir meseleyi konuşuyor olmayacaktık. Türkiye olarak biz, tüm bu süreçte, daima Suriye halkının yanında yer aldık, Suriyeli kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, can güvenliğini sağlama çabası içinde olduk. Bu ilkeli tavrımız yüzünden çok ciddi bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz.”
2,5 milyon Iraklı ve Suriyeliyi misafir eden Türkiye’nin; devletin ilgili kurumları, hayırseverler, sivil toplum kuruluşları, gönüllü kuruluşlarıyla üzerine düşeni yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihin; Türkiye’nin bu onurlu duruşunu da, 400 bin masum insanı katledenleri ve bu zillete ortak olanları da kaydettiğini vurguladı.
“MÜSLÜMANLARA ZARAR VEREN ÖRGÜTLERİN ZEMİN BULDUĞU İKLİMİ ORTADAN KALDIRMALIYIZ”
“DAEŞ gibi, El Kaide gibi, Boko Harak gibi, Eş-Şebab gibi, İslami kavramları istismar ederek en büyük zararı Müslümanlara veren örgütlerin zemin bulduğu iklimi ortadan kaldırmalıyız.” çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu örgütlerin; faaliyet gösterdikleri yerlere başka güçlerin müdahalesine imkân vermenin dışında, İslam adına, Müslümanlar adına en küçük bir kazanım ortaya koymadıklarına vurgu yaptı devamında şöyle dedi: “Bu malum projenin önüne biz geçmezsek, coğrafyamıza yönelik bu hoyrat müdahaleler gözümüzün önünde devam edip gidecektir. Müslümanlar bu zilleti daha fazla taşıyamaz, taşımamalıdır. Hep birlikte İslam coğrafyasında bu bilincin uyanması ve güçlenmesi için de çalışmalı, gayret göstermeliyiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kardeşlik ve merhamet dini olan İslam’ın adının tefrikayla ve zulümle anılmasına yol açan her hareket ve her davranışın, Müslümanlara vurulmuş bir darbe olduğuna işaret ederek, “Ülkemizle birlikte tüm İslam dünyasında bu anlayışı süratle güçlü bir şekilde tesis etmeliyiz. Umudumuzu kaybetmeden mücadele ederek, Allah’ın, “inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz” müjdesine nail olabilmenin yollarını aramalıyız” şeklinde konuştu.
Konuşmasının sonunda Birlik Vakfı’na ve yöneticilerine Türkiye’ye yaptıkları hizmetler için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakfın eski başkanlarından biri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’a da TBMM çatısı altındaki çalışmalarında başarılar dileyerek, “Yeni Anayasa başta olmak üzere, ülkemizin ihtiyaç duyduğu önemli kararların, kendisinin riyaseti altında hayata geçeceğine inanıyorum” dedi.