Boşanma kelimesinin şakası bile eşler arasındaki nikâhı tehlikeye sokmaya yetiyor. Peki ya ‘Eşim bana küfretti, nikâh bozulur mu? Kocam üç gün üst üste cuma namazına gitmedi, nikâhımız sakatlandı mı?’ gibi halk arasındaki söylemlerin gerçekten dinimizde yeri var mı?
Allah’ın emri, Efendimiz’in (sas) kavli’ sözleriyle evlilik müessesesine atarız ilk adımlarımızı. Ömür boyunca bize arkadaşlık yapacağına inandığımız insanlarla, şahitler huzurunda kıyılan imam nikâhı ve resmi nikâh ile hayatlarımızı birleştiririz. İslam dininde kadın ve erkeği birbirine helal kılan bir akittir imam nikâhı. Erkeğe verilen üç talak hakkının kullanılmasıyla da kesin olarak sona erdirilir. Ancak son zamanlarda toplumda eşler arasındaki nikâhın tazelenmesi gerektiğine inanılan haller olduğu konuşulmaya başlandı. Erkeğin üç hafta üst üste cuma namazına gitmemesi, eşlerin birbirlerine küfür içeren sözlerle hitap etmesi, karı kocanın uzun süre birbirinden ayrı yatması, bir kalabalığın ortasında çıkıp karşılıklı müzik eşliğinde oynamaları gibi durumların nikâhı düşürüp düşürmediği konuşuluyor.
İlahiyatçılara göre bu inanışlar doğru değil çünkü imam nikâhının ancak dinden çıkma ve açık açık boşanmayı kasteden sözlerle bozulması gerekiyor. Ancak bunun yanında eşlerin dikkat etmesi gereken bir başka nokta daha var: ‘Boşanma’ kelimesinin şaka yollu bile olsa ağza alınmaması. Ağzımızdan çıkan kelimeler konusunda azami derecede dikkat göstermemiz gerektiği bir gerçek. Bu durumda eşlerin daha hassas davranması malumunuz. Erkeğin hanımına şaka olarak söyleyeceği ‘ben seni boşadım’ cümlesi ona verilen üç boşama hakkından birinin düşmesine sebep oluyor.
‘Kişi dinden çıkarsa nikâhı düşer’
Prof. Dr. Hamza Aktan, eşler arasındaki nikâhı kesin olarak bozan hususu, kişinin dinden çıkması olarak açıklıyor: “Erkeğin karısını boşamayı kastetmesi dışında ağzından çıkan hiçbir söz onun nikâhını etkilemez. Bunun tek istisnası, kişinin dinden çıktığına yani küfrüne delalet edecek bir söz söylemiş olmasıdır. Bu da dinin temel unsurlarını yani iman esaslarını inkâr ile olur. Kişi Allah’a, meleklere, peygamberlere, peygamberlere indirilmiş olan kitaplara, ahiret gününe ve o günde hesaba çekileceğine, âlemde olan biten her şeyin Allah’ın dilemesiyle olduğuna açıkça inanmaz veya inanmadığına delalet edecek bir söz söylerse dinden çıkmış olur. Bu durumda da nikâh direkt düşer.”
Eşler arasındaki küfür içeren konuşmalara da değinen Aktan, bu durumun nikâhı etkilemediği görüşünde: “Küfürlü konuşmalar elbette çirkin sözlerdir. Küfürlü konuşma kişiyi günaha sokar ve hesap gününde Allah’ın (cc) huzurunda hesaba çekilir. Yani kişinin ettiği her küfür, nikâhının iptaline sebep olmaz.”
Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Osmanlı ulemasının nikah tazelenmesi için her perşembe akşamı camilerde okuttuğu duayı hatırlatıyor: “Osmanlı alimleri, insan küfre düşmüş mü, düşmemiş mi, bu bilinmediği için perşembe akşamları camilerde bir dua okuturdu. Bu duada ben imanımı yenilemek istiyorum ardından da nikahımı yenilemek istiyorum, denir. Yani bir adam o gün evden çıkarken eşinden vekalet alır, camideki cemaat de ona şahit olursa olası bir nikah sakatlanmasında nikahı tazelenmiş olurdu. Bu dua hâlâ okunuyor ama cemaat bunun farkında değil. Oysaki erkek nikahı tazelemek adına hanımından yetki alabilir. Allah’a küfretme, Kur’an-ı Kerim’i yırtıp yere atma, Kur’an’daki bir hükmü inkar etme, modern hayatın bir gereğidir, deyip İslam’ın kesin yasaklarını kökten reddetme durumunda kişi dinden çıkmış oluyor. Bu durumda nikah da sakatlanıyor onun için tazelenmesi gerekiyor.”
Döndüren’in eşler arasındaki boşanma şakasına da ilginç bir benzetmesi var: “Mahkemeye gidip boşanıyorsun, çıkınca da, ‘Ben şakadan açtım davayı.’ diyebilir misin? Hakimin önünde konuşulmuş, tartışılmış, sonunda hakim karar vermiş, boşamış. Onun gibi adam açık açık ‘Ben seni boşadım.’ derse kadının da bunu ciddiye alıp ‘Bizim evliliğimiz sona erdi.’ demeye hakkı var. Bu durum da üç boşama hakkından birini düşürür.”
‘Nikâh bayatlamaz ki tazelensin’
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaman:“Bazı insanlar sözleri veya tutumlarının nikâhlarına zarar verdiği zannıyla dinen boşandıklarını düşünür ve bu yüzden telaşa kapılır. Bunun en çok görülen örneği şaka yollu sözlerle evliliğin bittiğini söylemeleri, küfürlü sözler sarf etmeleri ve kişinin kendini mürtet yani dinden çıkmış konumuna indirecek davranışlar sergilemesidir. ‘Üç şey vardır ki, bunların ciddîsi de ciddî, şakası da ciddîdir. Evlenme, boşama ve ric’î boşamada eşine dönme.’ hadis-i şerifine dayanan fakihler, şaka yollu boşamaları geçerli saymışlardır. Buna karşılık bazı hukukçular, boşamanın geçerli olabilmesi için niyet ve kastın bulunmasını şart koştuklarından gayrı ciddî boşamaları geçersiz sayar.
“... Eğer onlar boşamaya karar verirlerse...” âyetinden hareketle boşamanın ancak azim ve niyetle olacağını söyleyen bu fakihler, amellerin ancak niyetlere göre değerlendirileceğini bildiren hadisi de delil olarak ileri sürmüşlerdir. Aile gibi önemli bir kurumun şakaya alınacak tarafı yoktur. Bu bakımdan müminlerin şaka yollu da olsa ağızlarını boşama lafzına alıştırmamaları gerekir.
Ancak hakikaten hiç boşama kastı ve niyeti yokken şakayla, biraz da dil sürçmesiyle meydana gelmiş boşamalar konusunda, aile kurumunun günümüzdeki önemi dikkate alınarak ikinci görüşle yani şaka yollu boşamaların geçerli olmayacağı görüşüyle amel edilebilir. İrtidat sonucunu doğuran söz veya eylemler ise zarar verir. Bu durumdaki kişinin gönülden tövbe etmesi gerekir. Aksi halde nikâh akdi feshedilir. Bizim örf ve adetlerimizdeki nikâh tazeleme işi de işte bu durumla ilgilidir.
Gerçekte böyle bir mecburiyet olmamakla birlikte, belki ağzımızdan bizi mü’min olmaktan çıkaran bir söz çıkmış olabilir veya bu sonucu doğuracak bir eylemde bulunmuş olabiliriz de nikâhımız feshedilmeye maruz kalabilir, diye insanlar imanlarını ve ardından nikâhlarını tazeleme ihtiyacı duymuşlardır. Kaynaklarımızda bunun gerekli olduğunu gösteren bir bilgi yok. Zira nikâh bayatlamaz ki tazelensin. Nikâh ya vardır ya da yoktur.”