Ankara Vali Yardımcılığı görevini yürütürken, 28 Şubat darbe sürecinde kurumunca irtica gerekçesiyle fişlenen Erzurum eski İl Genel Sekreteri, eski Adıyaman Valisi ,Merkez Valisi Ramazan Sodan, 14 yıldır hak arıyor.
Ankara Vali Yardımcılığı görevini yürütürken, 28 Şubat darbe sürecinde kurumu tarafından 24 Haziran 1998 tarihinde, 48/7 sayılı raporla fişlenen eski Adıyaman Valisi olan ve şu an Merkez Valisi Ramazan Sodan, 14 yıldan beri mahkemelerde hak arıyor. Sodan, “Danıştay’da açmış olduğum dava 6 yıl sürdü. 2005 yılında AİHM’ye açtığım dava ise 8 yıldır devam ediyor. Uzun yargılama süreleri nedeniyle Türkiye‘yi tazminata mahkum eden AİHM, bu hususta da çifte standart uygulamaları sergiliyor” dedi.
SODAN’IN AÇIKLAMASI
Hakkında hiçbir delil ve belgeye dayanmayan, hayali ifadelerle hakkında rapor tutulduğunu savunan Vali Sodan, şunları kaydetti:“Ankara Vali Yardımcısı iken 28 Şubat sürecinde benim hakkımda delilsiz, belgesiz hayali ifadelerle, dini görüşlü diye fişleme raporu düzenlenmiş. Bu gerçek dışı, gülünç rapor için de Danıştay’da 31.07.1998 gün ve 54968 sayılı dosya ile davamı açtım. Dava karar ve temyiz sonucu 14.10.2004 tarihinde kesinleşti. Davam ret edildi. İç hukukumuzda davanın kesinleşmesinden sonra, AİHM’de 08.05.2005 tarihinde; özel hayatın, düşünce, vicdan ve dini özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçeleriyle dava açtım. AİHM başvurumu 13.06.2005 günlü yazıları ile aldığını ve başvuru dosya numaramın 18605/05 olduğu tarafıma bildirilmiştir. Dava, açmış olduğum tarihten bugüne devam etmektedir. Talepler, savunmalar, deliller iletildi. Hükümetin, dostane çözüm ve 3 bin euro ödemeyi kabul ettiği, AİHM’nin 6 Nisan 2010 gün ve 5417 sayılı yazıları ile tarafıma bildirildi. Ben de bu fişlemeyle temel haklarımın ihlal edildiği, üst görevlere gelmem bu raporla engellendiği, geciktirildiği gerekçesiyle davanın mahkemece sonuçlandırılmasını arz ve talep ettim. Dava sonucuna göre bu fişlemeyi yapanlar hakkında da dava açmayı düşünüyorum. AİHM’de açtığım dava karar aşamasında, fakat bir türlü karar çıkmamaktadır. Bu durumda bazı azınlıklar ve etnik gruplar, mezhepler hakkında kısa sürede verilen kararlar göz önüne alındığında, mahkemenin de belli davalardaki ağır tavrı anlamlı olsa gerektir. Çünkü AİHM uzun yargılama süreleri nedeniyle açılan davalarda Türkiye’yi suçlu bulup tazminata mahkum ederken, bizim dava 8 yıldır sürmektedir. AİHM bu konuda da çifte standart bir uygulama sergilemektedir.”