AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, hükümetin, hak ve hürriyetleri genişletmek suretiyle Kürt sorununda önemli mesafeler kat ettiğini belirterek, “Benzer çaba, Alevi meselesinde de gösterilmelidir” dedi.
Kürt ve Alevi sorununa geleneksel Devlet yaklaşımını analiz eden Dr.Yavilioğlu; sorunun kökenleri ve çözüm önerileri üzerinde görüşlerini dile getirdi. Dr.Yavilioğlu; geçmişte yaşadığımız hak ve özgürlükleri sınırlandıran baskıcı/totaliter uygulamaların temelinde geçmişte 'kapalı toplum' olmanın gerçekleri olduğunu söyledi. Kapalı toplumların kapalı cezaevlerinden farksız olduğunu kaydeden Dr.Yavilioğlu, “Seçkinci ve tekçi sistem, dönem dönem toplumun bir kesimini mahkum yaparak, diğer kesimini gardiyan olarak kullandı. Fakat kapalı toplumda mahkum da olsan gardiyan da olsan kaderin aynıdır: cezaevinde yaşamaya mecbur olmak. Bugün 'açılıma/açık toplum olmaya' karşı çıkanlar, eski korkularla devleti cezaevine dönüştürerek toplumu yönetmeye devam etmek istiyorlar. Fakat bu ülke, kapalı toplum olmanın bedelini istikrarsız dönemlerle yeterince ödedi. 1960-1980 arası hükümetlerin ömrü ortalama bir yıl oldu. 12 Mart Muhtırası ile 12 Eylül Darbesi arasında hükümetlerin ortalama görev süreleri 9 aya kadar düştü. 1989 ile 2002 arasında geçen 13 yıllık sürede 11 farklı hükümet kuruldu. Bu dönemlerin ekonomik, siyasal ve sosyal maliyetleri ağır yaşandı. Her şeyden çok daha önemlisi; Türkiye hem ekonomik hem de siyasal (alan) olarak küçüldü. Fakat yine de bu halk, darbe ve müdahalelerin yapıldığı her dönemden sonra tercihini demokrasiden ve istikrardan yana kullandı” dedi.
Bir devletin büyüklüğü ve gücünün sorun çözme kabiliyeti ile doğru orantılı olduğunu kaydeden Dr.Yavilioğlu, “Türkiye'nin artık sorun çözebilme potansiyeli, isteği, gerçekliği ve gücü vardır. Ama maalesef buna engel olmak isteyen vesayetçi yapılar da her aşamada direnç gösteriyorlar. Özgürlüğün tadına varan 'ötekiler' ise, kendisine bu imkanı hazırlayan partileri güçlendiriyor ve taleplerini daha da genişletiyorlar. Adil, eşit vatandaşlık haklarının ve evrensel insan hak ve özgürlüklerinin olduğu, refah seviyesi yüksek ve adil gelir dağılımının sağlandığı, şeffaf ve hesap verebilen bir devlet, 'ötekilerin' temel arzusu. Ötekiler tarafından tartışmasız kabul edilen gerçeklik 'Türkiye'nin tek güvencesinin Demokrasi olduğu' gerçeğidir. Türkiye, seçkinci-elit yönetici sınıfın ürettiği korkuların tamamından arınıp demokrasinin güvenli limanlarına sığınmaya ve demokratik bir toplum olabilmenin önünde engel teşkil eden 'üretilmiş korkulardan' kurtulmaya mecburdur” dedi.
KORKUYU AŞABİLMEK
Hükümetin demokratik açılımlar yaparak hak ve hürriyetleri genişletmek suretiyle önemli mesafeler kat ettiğini ifade eden Yavilioğlu, "Benzer çaba, yine bir tehdit ve korku kaynağı olarak kullanılan Alevi meselesinde de gösterilmelidir. Türkiye, devlet aklının genetik kodlarına sinmiş olan bu meseledeki çözümsüzlüğü ve korkuyu aşabilmelidir. Devlet her inanç türüne eşit mesafede kalmalıdır. Alevilerin nasıl inanacakları, nerede veya nasıl ibadet edecekleri devletin ilgilenmesi gereken bir konu olmamalıdır. Cumhuriyet tarihinde hükümetlerin Kürt ve Alevi sorununu çözmedeki kabiliyeti hiç bu kadar yüksek olmamışken ve tarih, toplum ve devletin ortak çözüm iradesinin birleştiği böyle bir kavşakta buluşulmamışken, bu kabiliyet ve fırsatları iyi değerlendirmek gerekir.”