TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu üyesi ve AK Parti Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, Milli Güvenlik Kurulu'nun 1933-1960 arasındaki fonksiyonuna geri dönmesi gerektiğini söyledi. Yavilioğlu, MGK'nın bir danışma kuruluna dönüşmesini önerdi.
Yavilioğlu, 1933'lerde görevi sadece dışa yönelik tehditler, yani savunma ve seferberlikle ilgilenmek olan bir oluşumun, iç siyasetin üzerinde zamanla nasıl bir belirleyici unsur haline dönüştüğünün irdelenmesi gereken önemli bir olay olduğunu belirtti. Çıkarılan yasalarla askerin iç politikaya müdahale alanının nasıl genişletildiğini anlattı.
Milli Güvenlik kavramının Türkiye'nin gündemine 1961 anayasasından sonra girdiğini belirten Yavilioğlu, 1933-1949 yılları arasında Yüksek Müdafaa Meclisi ve Yüksek Müdafaa Umumi Katipliği, 1949-1961 arasında ise Milli Savunma Yüksek Kurulu ve Milli Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği bulunduğunu söyledi. Bu kurumların milli savunma ve müdafaa anlayışı temelinde, seferberlik gibi hizmetleri koordine etmek amacıyla oluşturulduğunu kaydetti. Yavilioğlu, "İçe değil dışa yönelik kavramlardı. Güvenlik alanında istişare toplantılarının yapıldığı kurumsal bir yapısı vardı. Dolayısıyla 1933-1949 arasında kullanılan kavram daha çok 'seferberlik' kavramı iken 1949-1961 arasında kullanılan kavram ise 'savunma' şekline dönüştü" dedi.
1961'den sonra kavramın "milli güvenlik" halini alarak kapsamının genişletildiğini ifade eden Yavilioğlu, Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin 1961 anayasası ile birlikte başlayan 1982 anayasası ile devam eden kurumlar olduğuna işaret etti. Yavilioğlu, şunları söyledi: "5 Nisan 1962 tarihinde TBMM'ye sunulan Milli Güvenlik Kurulu Kanun Tasarısı kapsamında konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Turan Fevzioğlu 'Bugün Milli Güvenlik Politikası denildiği zaman yalnız bizde değil bütün memleketlerde askeri politikadan ibaret meseleler anlaşılmıyor. Sağlık, ticaret politikaları, sanayi, ziraat, ulaştırma, bayındırlık politikaları ile ilgili meseleler de bu kurulda görüşülecektir' diyor. Kavramın bütün alanları kapsayacağını belirtiyor, bir açılım yapıyor. Ama bu kavramın sınırları kanunda net bir şekilde tanımlanmıyor. Bu durum askerin hareket alanını genişletmiş oluyor."
Yavilioğlu, Milli güvenlik tanımına ilk kez, 129 sayılı Kanuna dayalı olarak çıkarılan 17 Nisan 1963 tarihli ve 6/1645 sayılı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yönetmeliğinin 3 (a) maddes inde, yer verildiğini vurguladı.
1982'ye gelindiğinde ise Milli Güvenlik Kurulu'nun alanının daha da genişletildiğini kaydetti. Yavilioğlu, 1961 sonrasında Milli Güvenlik Kurulu'nun milli güvenlikle ilgili aldığı kararları bakanlar kuruluna 'bildirir' şeklindeki düzenlemenin 1971'de 'tavsiye eder' niteliğine dönüştürüldüğünü söyledi. 1982 Anayasası ile de 'öncelikle dikkate alınması' halini alarak daha da kuvvetlendirildiğini vurguladı. Yavilioğlu, böylece Milli Güvenlik Kurulu'nun daha da güç kazandığını ve milli güvenlik kavramının içeriğinin zenginleştiğini belirtti.
1961'den sonra Askerlik bilgisi dersinin adının Milli Güvenlik Bilgisi'ne, Milli Savunma Akademisi'nin adının da Milli Güvenlik Akademisi'ne dönüştüğüne dikkat çeken Yavilioğlu, "Savunmadan milli güvenliğe geçiş yapılıyor. 1 Kasım 1983'de Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu çıkarılıyor. Burada devletin anayasal düzenin, milli varlığının, bütünlüğünün milletler arası alanda siyasi kültürel ve sosyal dahil bütün menfaatlerinin, ve ahdi hukukunun her türlü iç ve dış tehditleri karşı korunması ve kollanmasını ifade eder şeklinde tarif ediliyor. İç tehditler ilk defa kullanılıyor" dedi.
2001 ve 2003'de Avrupa Birliği uyum yasaları ile birlikte Milli Güvenlik Kurulu'nun görev alanlarının bir kısmının siyaset alanına devrettiğine dikkat çeken Yavilioğlu, kavrama da sivil anlam kazandırılmaya çalışıldığını vurguladı.
Sivil alanın, siyaset alanının hiçbir şekilde tartışılır olmaması gerektiğini dile getiren Yavilioğlu, "Bu alanlara hiçbir müdahale olmaması lazım. Sivil siyaset alanının ortaklarının olmaması lazım. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde askeri alan tamamen sivil alana bağlıdır. Bizde 1960'dan sonra siyasetin üstünde belirleyici, sivil alana yönelik politika üreten ve kendisine sürekli bir özerk alan oluşturan yapıya dönüşmüş. Demokrasi kültürümüz geliştikçe MGK'nın siyaset üzerindeki belirleyiciliği de azalmaktadır, daha da azalacaktır. Bana göre MGK'nın bir danışma kuruluna dönüştürülmesi gerekir. Kendi alanında faaliyetler yapmalı. 1933-1960 arasında olduğu gibi seferberlik ve savunma ile ilgili olması lazım"