Uludağ Üniversitesi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin İnsani Yardım Politikası” başlıklı panele ve üniversite tarafından kendilerine tevdi edilen Fahri Doktora Unvanı için düzenlenen törene katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, “10 yıl önce sadece 85 milyon dolar dış yardım yapan ülkemiz, bugün 5 kıtada 140’ın üzerinde değişik alanlarda bu yardımlarını devam ettiren ülke konumuna geldi. Türkiye, ‘Müslümandır, Müslüman değildir’ ayrımı yapmadan 2014 yılı itibariyle 4,5 milyar dolar yardımla dünyanın en cömert 3’üncü ülkesi olmuştur. Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervlerimiz, altınımız, yer altı zenginliklerimiz yok ama Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli tören ve programlara katılmak üzere, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Bursa’ya gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uludağ Üniversitesi Kampüsü içinde yer alan Cumhuriyet Stadyumu’na varışlarında İçişleri Bakanı Efkan Ala, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bursa milletvekilleri ile mülki ve yerel idareciler tarafından karşılandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa’yı ziyaretlerinde ilk olarak Uludağ Üniversitesi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin İnsani Yardım Politikası” başlıklı panele ve üniversite tarafından kendilerine tevdii edilen Fahri Doktora Unvanı için düzenlenen törene katıldı. Üniversite kampüsü içinde yer alan Kültür Merkezi’nde düzenlenen panel ve törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
“BURSA, ADIMINIZI İLK ATTIĞINIZ ANDA SİZİ SARAN, KUŞATAN, KENDİNE MEFTUN EDEN BİR ŞEHİRDİR”
Şahsına tevdi edilen fahri doktora unvanı için Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay ve üniversite yönetimine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şerefli payeyi, hayatı boyunca büyük bir iftiharla taşıyacağını belirtti ve yeni akademik yılın üniversite mensuplarına, hocalarına ve öğrencilerine hayırlı olmasını diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilim, tasavvuf, kültür ve tarih şehri olan Bursa’nın aynı zamanda bir sanayii şehri olmasında yatırımlarıyla, ihracatlarıyla önemli katkı sağlayan Bursalı işadamları ile ‘Türkiye’nin İnsani Yardım Politikası’ panelini, fikirleri, tespit, tenkit ve teklifleriyle zenginleştiren bilim adamlarına da teşekkür etti.
Bursa için, Evliya Çelebi’nin ‘Aşk Neşidesi’, Sadrazam Keçeci Fuat Paşa’nın ‘Osmanlı tarihinin dibacesi’ dediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bursa, adımınızı ilk attığınız anda sizi saran, kuşatan, kendine meftun eden bir şehirdir. Bursa, Osmanlıların kurduğu bir şehir olmanın yanında Osmanlıları kuran, 600 yıllık Cihan Devletini inşa eden bir şehirdir. Ve Bursa, aradan geçen yüzyıllara rağmen ilk başkentlik, payitahtlık ruhunu, asaletini hala dipdiri bir şekilde yaşatan bir şehrimizdir. Bursa’ya her gelişimde, Bursa’nın tarihinden tevarüs ettiği bu yüce ruhla, aşkla, inançla her alanda daha da geliştiğini, güzelleştiğini, 2023 hedeflerimiz doğrultusunda ilerlediğini memnuniyetle görüyorum” diye konuştu.
“TÜRKİYE, DÜNYADA YARDIMLARINI EN FAZLA ARTIRAN ÜLKE OLDU”
Düzenlenen “Türkiye’nin İnsani Yardım Politikası” konulu panelde konuşulanlara atıfta bulunarak, Türkiye’nin son 13 yılda kat ettiği mesafenin ve yaşadığı büyük dönüşümün en net şekilde görüldüğü alanlardan birinin de insani yardımlar olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi: “2002’den önce, ‘alan el’ durumunda olan bir Türkiye’den, hamdolsun ‘veren el’ konumuna yükselen bir Türkiye’ye ulaştık. 10 yıl önce sadece 85 milyon dolar dış yardım yapan ülkemiz, bugün 5 kıtada 140’ın üzerinde değişik alanlarda bu yardımlarını devam ettiren ülke konumuna geldi. 140’ın üzerinde ülkeye, ‘Müslümandır Müslüman değildir’ ayrımları yapmadan 2014 yılı itibariyle 4,5 milyar dolar yardımla dünyanın en cömert 3’üncü ülkesi olmuştur. Gayri safi milli hasılaya oranla ifade edecek olursak ülkemiz, dünyada yardımlarını en fazla artıran ülke olmuştur. Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervlerimiz, altınımız, yer altı zenginliklerimiz yok; ama Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var.”
“KOMŞUSU AÇKEN TOK YATMAYI AYIPLAYAN BİR MEDENİYETİN MENSUPLARIYIZ”
Türkiye’nin Suriyeli ve Iraklı mülteciler için ‘insani, vicdanî bir tutum ve ensar bilinciyle’ verdiği hizmetleri aktaran ve “Dünya küre olarak var da vicdan olarak yok! Etrafımızı saran ateş çemberine, komşularımızdaki istikrarsızlık ve çatışma ortamına rağmen, hem ekonomimizi, hem de merhametimizi, insanlığımızı büyüterek biz oraya taşıdık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Zira biz öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki biz paylaşmanın kıymetini biliyoruz. Biz merhamet medeniyetinin mensupları olarak bu adımları atıyoruz. İnanan, komşusu açken tok yatmayı ayıplayan, yetim başı okşamayı, fukaranın derdiyle hemhal olmayı ibadet gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim insanımızın idrakinde, zerreden küreye tüm varlığa tek bir nazarla bakmak, gönüller yapmak, karıncayı dahi incitmemek vardır. Bizim ecdat mezarlıklarımız ve şehitliklerimiz, insan ve vicdan odaklı dış politikalarımızın tabii sınırlarını çizer. Biz şu anda dünyanın dört bir yanında mezarlıklarımızı ihya ve inşa etmenin gayreti içerisindeyiz. Bunlara birileri hiç değer vermeyebilir, vermez de. Ama onlar bizim için birer hedef noktadır. Eğer bizim ecdadımız ta oralara kadar gitmiş ve aralarda şehit düşmüşse, işte oraları inşa etmek, onları yeniden ayağa kaldırmak bizlere bir hedeftir. Bunu bir kenara itmek çok ciddi bir yanlıştır. İnsani diplomasi teorik bir çabanın değil, milletçe sahip olduğumuz işte bu değerler manzumesinin neticesi olarak ortaya çıkmıştır. İhtiyacı olana ırk, dil, din, mezhep ayrımı yapmaksızın el uzatma, bizim milli kültürümüzün özünde vardır. Şunu büyük bir gururla belirtmek isterim ki; Türkiye, karşılık beklemeden vermeyi, şefkat, merhamet ve iyiliği kurumsallaştırmış bir ülkedir. Zira acının rengi, ırkı, dili, dini yoktur. Bugün dünyamızda yaşanan pek çok sorunun temelinde maddi imkân kıtlığı değil, merhamet ve empati eksikliği vardır.”
“BUGÜN DÜNYAMIZDA YAŞANAN PEK ÇOK SORUNUN TEMELİNDE MADDİ İMKÂN KITLIĞI DEĞİL, MERHAMET EKSİKLİĞİ VARDIR”
Türkiye’nin resmî kurumları ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla dünyanın en ücra köşelerine ulaşıp kanayan yaralara merhem olmaya çalıştığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazen kendisine, “Suriye, Filistin, Irak, Afganistan, Libya, Balkanlar, Somali, Myanmar’la neden bu kadar ilgileniyorsunuz?” diye sorulduğunu hatırlattı ve şunları ekledi: “Bataklık olarak tarif ettikleri Ortadoğu’da ne işimizin olduğunu sorguluyorlar. Bize bunu soranlara, asıl biz şunu sormak zorundayız: ‘Aksi mümkün mü?’ Daha 100 yıl öncesine kadar birlikte yaşadığınız insanlara, cetvelle çizilen sınırları engel görüp, sırtımızı nasıl dönebiliriz? Biz güneyimizin en batısından doğuda ta Bağdat’a kadar ecdadımız buralarda yaşamadı mı? Oralara eserlerini dikmedi mi? Oralarda eserlerini inşa etmedi mi? Geçen hafta basına yansıyan Suriyeli bir yavrunun ciğerlerimi adeta dağlayan, gözlerimi yaşartan o yazdığı yürek parçalayıcı vasiyeti, eminim hepiniz okumuş veya duymuşsunuzdur. ‘Ey ölüm meleği! Acele et ki cennette yemek yiyeyim’ diyen bir feryada, eğer nasır bağlamamışsa, hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyecek şuura idrake sahip… Çocukların o küçük bedenleri, açlık gibi, ölüm gibi, savaş gibi ağır yükleri nasıl taşır? Akdeniz’i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe, kim gözlerini kapatabilir?”
“TERÖRE, ŞİDDETE ÖZENEN KİMİ MARJİNAL ÖRGÜTLERİN SİZLERİ ESİR ALMASINA ASLA FIRSAT VERMEYİN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası ilişkilerde belli ülkelerden gelen suflelere göre yön değiştirip ‘neme lazım’ demenin kolay olduğunu, zor olanın ise insanı merkeze alarak ilkeli, tutarlı ve vicdani bir politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirmek olduğunu belirtti ve “Büyük devlet ancak böyle olunur” dedi. Mayıs 2016’da ilki Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşecek ‘Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesi’nin, Türkiye’nin insani diplomasi alanında takdir toplayan öncü rolünün teyidi olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında eğitim alanında geçen 13 yıl içinde yapılan hizmetlere ve yaşanan büyük değişime de değindi.
Eğitimin en önemli ve en öncelikli gündem maddeleri olduğunu ve bütçede aslan payını her zaman eğitime verdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim alanında yapılan hizmetlere ve yaşanan değişime ilişkin rakamlar eşliğinde örnekler verdi ve salondaki öğrencilere hitaben şu tavsiyelerde bulundu: “Ben, öğrencilerimizden kısır ideolojik tartışmalarla, kavgalarla vakitlerini heba etmemelerini, bu çok kıymetli zamanlarını kendi alanlarında en iyi olmak için değerlendirmelerini bekliyorum. Geçmişte olduğu gibi sizin enerjinizi, heyecanınızı istismar etmek isteyenler olabilir. Teröre, terör örgütlerine methiyeler düzen, şiddete özenen kimi marjinal örgütlerin sizleri esir almasına asla fırsat vermeyin. Bizim arzu ettiğimiz, özlemini duyduğumuz gençlik; meselelerinikavgayla, yakıp yıkmayla, faklı görüşü sindirerek halletmeye çalışanlar değil, şiddetle arasına mesafe koyan, kalemin ve sözün gücüne inanan gençliktir.”
Konuşmasının sonunda, şahsına tevdi edilen fahri doktora unvanı için teşekkürlerini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uludağ Üniversitesi’nin tüm öğrencilerine, tüm üniversite camiasına başarı dileyerek sözlerine son verdi.