Açıkgöz "Denklemin düğümü: Suriye" başlığıyla kaleme aldığı değerlendirme yazısında şunları dile getiriyor:
10 yıl öncesine kadar eciş-bücüş, ezik-büzük bir dış politikası vardı ve hep başı eğikti Türkiye’nin... Yeni yeni başını dikmeye başladı. Başını dikince gördü ki, yanıbaşında pek çok oyun oynanmakta. “Kovboyum ama para bende” diyen zıpçıktı bir devlet, jandarmalığa soyunmuş; orta ve yakın doğuda, tozu dumana katıyor. Bizim “Yurtta barış, cihanda barış”çılara göre hava hoş...
Onlar devlet bütçesinden cukkalanırken, yurtta da dünyada da barışın olup olmaması; daha düne kadar lugatsiz ve pasaportsuz gittiğimiz yerlerde, diktatörlerin binlerce insanı katletmesi önemli değildi. İstiklal harbinde bile “bir çiftliğe çekilip hayatını yaşamak”tan başka bir şey düşünmeyen bu zihniyet için Suriye’de, Mısır’da, Kerkük’te, Halepçe’de, Dersim’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Myanmar’da, Srebzenitsa’da, Çeçenistan’da, Karabağ’da yüzbinlerce insanın katledilmesi hiçbir anlam taşımıyordu ve hâlâ taşımıyor!...
Türkiye’yi tarihinden ve “efendi olmak”tan koparan partizan cumhuriyetçiler, başı öne düşmüş bir Türkiye yarattılar.
Yan tarafımızda kıyamet koparken ve bu kıyametin Türkiye’de de koparılması için şer güçler tarafından gayret sarf edilirken, bizim aşağılık kompleksine kapılmış güruh, hâlâ Türkiye’yi dünyadan koparmaya çalışıyor. Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun problemleri, dünyadan kopmuş, içine kapanık, ezik-büzük bir ülkede cukkayı götürme derdinden başka hiçbir sevdası olmayanlarla çözülmez.
Neymiş?... Müdahale edilirse insanlar ölürmüş... Suriye’de, Mısır’da, Gazze’de, Filistin’de, Srebzenitsa’da insanlar ölmedi mi, ölmüyor mu?
Müdahalede kovboylar etkin olacakmış... Olur tabii... Sen bu ülkeyi 80 yılda ezik-büzük bir ülke haline getirirsen, kovboylar da dünya jandarmalığına soyunur elbette. Tabiat ve sosyal olaylar boşluğu sevmez... Yok ettiğiniz Osmanlı zihniyeti, “nizam-ı âlem” dâvâsı güderek barış olmayan yere barış götürürken, dünyanın jandarması bizdik!... Bu gücü bu milletin elinden siz aldınız!... Bu millete 80 yıl aşağılık kompleksi aşıladınız!... Şimdi de tutmuş “Suriye’ye müdahale olmasın. Kan akmasın” yaygarası koparıyorsunuz. Müdahale edilmezse, daha binlerce insanın katledilmesine seyirci kalınmasını istiyorsunuz... Suriye’de dökülen her damla kanın sorumlusu sizsiniz!...
1991 Körfez krizinde yoktuk.... Kovboy geldi, jandarmalık yaptı!
1 Mart 2003’te tezkere geçmedi... Kovboy gene tek başına jandarmalık yaptı!
Ortadoğu’daki yokluğumuzun sebebi 80 yıllık aşağılık kompleksidir. Şimdi Ortadoğu ve dünya yeniden kuruluyor. Yeni dünya Türksüz kurulamaz!...
1991’de de, 2003’te de Türkiye’nin değil hava harekâtıyla, postal izi bırakarak müdahalesini savunmuştum; bugün gene aynısını savunuyorum. Suriye’de postal izimiz olmazsa, oradaki Müslümanları, kovboyun insafına terk etmiş ve dünya siyasetinin dışına itilmiş oluruz.
Müdahale ile bir tek Suriyelinin bile hayatını kurtaracaksak, müdahale şarttır. Postal izini sonra düşünürüz...
Ortak müdahale ile kimsenin de yardakçılığını yapmış olmayız. Ülkeler arası ilişkide dostluk yoktur; çıkarlar vardır. Bizim çıkarımız da, Ortadoğu’ya Müslüman Türk’ün adaletini tekrar getirmek olacaktır. Bu adalet denkleminin düğümü şimdilik Suriye’dir ve bu düğümün çözülmesinde Türkiye mutlaka kendine rol çıkaran bir güç olarak yer almalıdır; almazsa yok olur gider.