LÖSEV’le ilgili tartışmalara değinen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, lösemili çocuklar ve ailelerinin kullanıldığını söyledi.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul’da katıldığı bir programda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye’de bakanlığın Avrupa’daki grip salgınıyla ilgili alarma geçtiği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine Müezzinoğlu, “Tabi bu sene şubat ayı sonlarına geldik. Esas itibariyle grip salgını açısından geçtiğimiz yıllara baktığımızda oldukça sakin ve sorunsuz atlattık. Son bir hafta, 10 gündür grip vakalarıyla karşılaşıyor hekimlerimiz. Birkaç ciddi seyredebilen vakamız da var. Ama şu anda olağanüstü salgın durumu söz konusu değil. Bilim kurulumuz da gerek Fransa’da, Almanya’da ve Avrupa’daki gidişatı gözlemliyor. Şu anda olağanüstü, kamuoyunu teyakkuza geçirecek bir durum söz konusu değil. Ama özellikle çocuklarımız açısından, bütün toplum açısından hijyen, özellikle el temizliğine daha çok dikkat etmelerini, bol sıvı gıda almalarını, bir de aşırı yoğunluktan ve yorgunluktan uzak durmalarını tavsiye ediyoruz" diye konuştu.
Müezzinoğlu, bir gazetecinin sorusu üzerine, “Sınırlarda virüsü kontrol edecek halimiz yok. Neticede virüs pasaportla gelmiyor” dedi.
Bakan Müezzinoğlu, LÖSEV'in Ankara'da yaptırdığı hastaneye ruhsat verilmediği gerekçesiyle yaşanan tartışmalara da değindi. “LÖSEV’le ilgili daha fazla konuşmak istemiyorum” diyen Müezzinoğlu, “Neticede Türkiye’de tüm özel sektör, tüm vakıf hastaneleri Sağlık Bakanlığı’ndan bir ruhsat alma ve planlamaya uyma gibi bir görevi ve sorumluluğu var. O zaman Sağlık Bakanlığı’nın anlamı olmaz. Yani ruhsatlandırma gibi bir yetki bakanlıktaysa, planlama olarak Türkiye’nin 78 milyonunun sağlığından sorumlu olarak Sağlık Bakanlığı varsa, herkes Sağlık Bakanlığı’nın planlamalarına uymak durumunda. Neticede LÖSEV’in yönetimi de bu anlamda kendi baştan Sağlık Bakanlığı’na yaptığı müracaatın arkasında durması lazım. Ben müracaatı belgeleriyle, ne yaptıysa o müracaatın karşılığını biz onlara verdik” şeklinde konuştu.
“LÖSEMİLİ ÇOCUKLARIMIZ KULLANILIYOR”
“Türkiye’de, demokratik ülkelerde, hukuk devletlerinde farklı makamları bu işlerin aracı yapmak doğru değil” diyen Müezzinoğlu, “Burada bir; lösemili çocuklarımız bu anlamda kullanılıyor. İki; anneleri, aileleri kullanılıyor, diğer makamlar kullanılmaya çalışılıyor, kamuoyu baskısı yapılarak kullanılmaya çalışılıyor. Ülkemizde 900 lösemili çocuğumuz var, LÖSEV 40 lösemili çocuğumuzun tedavisini yapıyor. Bu anlamda onların bu çocukları tedavi etmelerinden dolayı onlara teşekkür ediyoruz. Ama biz Sağlık Bakanlığı olarak Diyarbakır’daki, Erzurum’daki, İzmir’deki, Ankara’daki, Konya’daki lösemili çocukları düşünmek zorundayız ve bu ülkenin toplam 161 çocuk hemetoloğu ve çocuk onkoloğu var. Biz bunları planlamak durumundayız. Bu planlamaya da LÖSEV veya bir başkası uymalı. Sağlık Bakanlığı olarak biz herhangi bir özel sektör, herhangi bir vakıf veya dernek şayet bir sağlık kuruluşu açacak ise bu planlamalara uymak ve ruhsat almak durumunda. Bu planlamalarla ilgili bizlere talepleri bundan bir yıl, 3 yıl önce yaptıkları taleplere biz cevap vermişiz. 50 yatak. Sonra bizim ihtiyacımız daha çok demişler, 100 yatak. Ama biz binayı 400 yatak yaptık. Bu olmaz. Kanserle ilgili birçok dernek ve vakıflar da bize bu anlamda geliyor. Dolayısıyla demokratik ülkelerde, hukuk devletlerinde bu şekildeki bir algı operasyonu doğru olmuyor” açıklamasında bulundu.
“KÜRTAJLA İLGİLİ KARAR İDARİ BİR KARAR DEĞİLDİR”
Bakan Müezzinoğlu, Muğla’da ayrılmak istediği için sevgilisi tarafından vurulan 2 aylık hamile kadının kürtaj talebiyle ilgili soru üzerine ise, “Kürtajla ilgili karar idari bir karar değildir. Dolayısıyla Sağlık Bakanının veya Bakanlığın yöneticilerinin vereceği bir karar değildir, bu tıbbi bir karardır. Hekim veya konsey karar verir. Dolayısıyla burada hekim arkadaşımız gerekli takipleri yaptıktan sonra izin veya tıbbi endikasyon konusunda bir şey varsa bunu bir konseye, üst bilim kuruluna götürür, bilim kurulu da karar verir. Dolayısıyla bunlar Sağlık Bakanının veya Bakanlık yöneticilerinin vereceği kararlar değildir. Buralarda yanlış kararlar verildiyse veya yanlış uygulamalar yapıldıysa biz idari veya mesleki inceleme başlatırız. Burada da öyle bir şey söz konusu değil” dedi.